Biyomedikal teknoloji alanında dikkat çeken 5 yenilik
Biyomedikal teknoloji alanında dikkat çeken 5 yenilik
Carnegie Mellon Üniversitesi’nde çalışan araştırmacıların geliştirdiği açık kaynak “LVE 3-D” tasarımı sayesinde, standart bir masa üstü 3D yazıcıyı 500 Dolar’dan az bir maliyetle modifiye ederek kendi üç boyutlu biyoyazıcınızı yapabilirsiniz. Üniversite konuyla ilgili detaylı eğitici videolar da yayınladı.
Araştırmacılar, üç boyutlu biyoyazıcı kullanarak daha yüksek çözünürlüklü ve daha kaliteli kalp kası dokuları üretilebileceğini söylüyor.
Emar süresini kısaltırken radyasyon dozunu düşüren tıbbi görüntüleme tekniği
Massachusetts Genel Hastanesi araştırmacıları, klinik tedavi uzmanlarının radyasyon dozunu artırmasına gerek kalmadan daha kaliteli görüntüler çekmesini sağlayan, makine öğrenimi temelli bir teknik geliştirdi.
AUTOMAP derin öğrenme tekniği, hasta tarayıcının içindeyken radyologların gerçek zamanlı kararlar almasına da yardımcı oluyor.
Nano ilaç keşfi için geliştirilen araç
Nanoparçacıkları ve hücreleri lazer ışınlarıyla yakalama mantığına dayanan, “Opto-thermoelectric nanotweezers” adı verilen yeni aracın hedefi, erken hastalık teşhisi için nano ilaç keşfi yapılabilmesini sağlamak.
Nanometre ölçeğindeki emar, bazı hastalıkları daha iyi anlamamızı sağlayacak
Yeni geliştirilen bir teknik, 2 nanometre (şu ankinden 10 bin kat daha küçük) çözünürlükte emar çekilmesini mümkün kılıyor. Bu teknik, Parkinson veya Alzheimer gibi hastalıklara neden olan virüs taneciklerini ve proteinleri anlamamız açısından gelecek vadediyor.
Deri altına yerleştirilen biyosensörler gerçek zamanlı kişisel sağlık verisi sağlıyor
Tek bir iğneyle derinin altına yerleştirilen küçük biyosensörler, vücuttaki glikoz, laktoz, oksijen, karbondioksit ve diğer molekülleri sürekli olarak gözlemlemeyi mümkün kılıyor. Sensörlerle elde edilen veriler, dijital ağlar vasıtasıyla güvenli şekilde doktorlara iletilebiliyor. Derinin altına yerleştirilen biyosensörler bu zamana kadar en fazla dört yıl kullanıldı.
Örneğin, kişinin vücudundaki oksijen seviyelerinin yükselişini ve düşüşünü bu şekilde takip etmek o kişinin ne kadar formda olduğu hakkında fikir verebiliyor. Biyosensör teknolojisinin ilk tıbbi uygulaması olan Lumee Oxygen Platform’unun 2017’de Avrupa’da kullanılabilmesi için onay verilmişti.